Yeni minimum fiyatı belirleme çalışmalarında süreç dün başladı. Çalışma ve Toplumsal Güvenlik Bakanlığı’nda 2 saat süren toplantının akabinde birinci açıklama Türk-İş’ten geldi. Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, düzenlediği basın toplantısında, taban fiyatın 500-600 dolar olması durumunda rekabetçiliklerini kaybedeceklerini söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Lideri Mustafa Gültepe’ye sert karşılık verdi. Kavlak, “Biz çalışma hayatının bileşenleri olarak, patronları elmanın bir yarısı, çalışanları bir yarısı görüyoruz. Türkiye ihracatta bu sayılara ulaştıysa emekçilerin büyük hissesi var. İhracatçılar farklı konuşuyor, herkes kendini yerini bilecek. Onlar bugün ihracat şampiyonu oldularsa bu işletmelerde çalışan işçiler sayesinde olmuştur. Bugün taban fiyat 400-500 dolar olursa, ihracat yapamayız tehdidi savuruyorsa, o kendine personel değil, köle arıyor demektir” dedi. Pavlak’ın konuşmasından birtakım satır başları şöyle:
‘Türkiye minimum fiyat ülkesi haline geldi’
- Çalışma Bakanlığı sayıları açıkladı. Sayın Türk-İş Liderimiz daha evvel bir televizyon programına katıldı. “Açlık hududu altında bir muahede imzalar mısınız?” diye soruldu? “Kırmızı çizgimiz bunun altına düşmemek” dedi. Dün de bunu açıkladı. Son 20 yılda minimum fiyat 29.8 kat, yaklaşık 30 katı artırım yapılmış. Ortalama memur maaşları 18 kat artmış. Ortalama memur emeklisi maaşları 13 kat artmış. Türkiye neden minimum fiyatı konuşuyor? Yetmediği için konuşuluyor. Türkiye’de bu için tahlili örgütlenmektir, sendikalı olmaktır.
- Öncelikle yapılması gereken geçim koşullarının belirlenmesidir. Toplumun geniş kısmı yapılacak bu çalışmanın sonucu umutla beklemektedir. Umarım alacağımız karar hayal kırıklığına yol açmaz. Çalışma barışı ve toplumsal huzur getirir. Bunu sağlamanın yolu birlikte belirlenecek yeni minimum fiyatın insan onuruna yakışır bir meblağda olmasıdır. Ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması doğal ki kıymetlidir ancak bunun için büyümenin kapsayıcı olması gerekir. Bu sayılar ortadayken birtakım sermaye kümelerinin taban fiyat artışının rekabeti engelleyeceği tarafındaki açıklamaları kendilerine emekçi değil köle aradıklarını gösteriyor. Dar ve sabit gelirli kesitlerin beklentisi ücretliler lehine vergi diliminde ayrım yapılmasıdır.
- Türkiye ne yazık ki taban fiyat ülkesi haline gelmiştir. Oran yüzde 50’lerin üzerinde. Minimum fiyatın artırılması kadar değerli olan husus ülkemizde taban fiyatla çalışanların sayısının düşürülmesidir. Bunun için toplu pazarlık sistemi geliştirilmeli.
- Ekonominin içinde bulunduğu durum mazeret olarak kabul edilemez. Hiçbir ekonomik münasebet taban ücretlinin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarını kapatamaz.
- Her geçen yıl emekçinin fiyatından kesilmektedir. Ücretliler ekseriyetle sabit gelirliler olarak tanımlanır. Fakat mevcut vergi yapısıyla azalan gelirliler olarak tanımlanması gerekir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması gerekir.
- Ülkemizde toplumsal adaletten, refah toplumundan kelam edeceksek hakça bir paylaşımdan kelam edeceğiz.
‘Vergi çalışanların üzerinde ağır bir yük’
- Brüt 16 bin lira maaş alan biri. Yılbaşında 13 bin 544 lira net alıyor. 12’nci ayda 12 bin 100 liraya düşüyor. 1400 lira bir kayıp oluyor. 6’ncı ayda asgariye düzenleme yapıldığı için kayıp bu kadar düşük. Düzenleme yapılmasaydı 1800 lira net olacaktı. Vergi çalışanların üzerinde çok ağır bir yük. Yüzde 50’nin üzerinde vergi ödüyor. Çarşıya pazara gidiyor vergi ödüyor, arabası varsa taşır vergisi ödüyor. Bu vergi yükü sürdürülebilir değildir.
- Sendikasız yerlerde minimum fiyata artırım geldiğinde beni işten atan korkusu yaşayanlar için tahlil örgütlenmedir.
- Örgütlenmediği olmadığı sürece hepimiz yoksullukta buluşuruz. Üniversite mezunu avukatlar, mühendisler taban fiyatın biraz üstünde işbaşı yapıyor.
- Herhangi bir sendikalı işletmeye minimum fiyatla girdiği vakit girdiği gün yüzde 8 artırım alır. Dört ikramiyesi vardır. Toplumsal hakları vardır. İşe girdiği gün minimum fiyatın yüzde 48’iyle başlamış olur. Örgütlenme budur.
- Türk-İş 40 yıldır taban fiyata giriyor. Bu mühlet içerisinde altı kez minimum fiyatı imzalamış. Pazarlıklar oradan başladı diye orada bitecek diye bir şey yok. Bir sayı açıklamadı Patron sayı açıklasın, bakanlık sayı açıklasın görelim. Şayet içimize sinen, toplumun büyük kısımları tarafından kabul edilebilir bir fiyat olursa elbette seve seve imzalarız. İçimize sinmeyen bir şey olursa altına imza atmayız. Bunu sayın lider da söyledi.
