Telekomünikasyon şirketi TollFreeForwarding, “akıllı telefonların, dizüstü bilgisayarların ve öteki teknolojilerin daima kullanımı” nedeniyle bedeninin fiziki özellikleri değişen gelecekteki insanın 3 boyutlu modelini ortaya koydu. Şirket, bu modeli yaratmadan evvel “bilimsel araştırmaları incelediğini ve uzman görüşü aldığını” söylüyor.
Mindy ismi verilen model, teknoloji aşkımız devam ederse 800 yıl sonra insanların neye benzeyebileceğine dair birden fazla bireye “ürkütücü” gelen bir bakış açısı sundu. Şirkete nazaran, 3000 yılındaki insanların kambur bir sırta, geniş bir boyna, ileti yazmaktan ötürü oluşmuş pençeli bir ele ve ikinci bir göz kapağı setine sahip olması ihtimali bulunuyor.
TollFreeForwarding, Mindy’nin yaratılma sebebinin, teknolojinin bedene olan tesirlerini daha düzgün anlamak maksadıyla görsel bir örnek sunmak olduğunu lisana getirdi.
Pençelerimiz olacak
Şirkete konuşan Med Alert Help’ten Dr. Nikola Djordjevic, cep telefonlarını tutmanın “belirli temas noktalarında zorlanmaya neden olarak kübital tünel sendromu olarak bilinen ‘metin pençesine’ yol açabileceğini” söyledi.
Ancak metin pençesi gelecekteki insanların sahip olabileceği tek değişiklik değil. Dr. Djordjevic’e nazaran, beşerler daima olarak bir aygıt tutmaktan ötürü gelecekte, “akıllı telefon dirseği” olarak isimlendirilen kalıcı bir halde bükülmüş bir dirseğe sahip olabilir.
Fotoğraf: TotalFreeForwarding
Dr. Djordjevic, “Dirseği uzun mühlet bükülü tutmak – çoğunlukla telefonunuzu tutarken – dirseğin ardındaki sonu esnetebilir ve üzerine baskı uygulayabilir” dedi.
Kambur bir sırt ve kalın bir boyun
Şirkete nazaran berbat haber bununla da bitmiyor, telefona bakarak geçirilen saatler kambur bir sırt ve daha kalın bir boyna yol açıyor.
New York-Presbyterian Orch Spine Hastanesi’nden Dr. K. Daniel Riew, TollFreeFoward’a yaptığı açıklamada, bilgisayara ya da telefona bakmanın boynun art kısmındaki kasların kasılmasına neden olduğunu şöyle açıkladı:
“Ne kadar çok aşağı bakarsanız, kasların başınızı üstte tutmak için o kadar çok çalışması gerekir. Bu kaslar, akıllı telefonlarımıza ve tabletlerimize bakmaktan ya da çalışma günümüzün birçoklarını bilgisayar başında geçirmekten ötürü çok yorulabilir ve ağrıyabilir.”
Gelecekteki insan kambur bir sırta sahip olabilir. Fotoğraf: TotalFreeForwarding
Kalın kafatası
Şirket, gelecekte insanların kendilerini akıllı telefonlardan gelen radyasyondan korumak için daha kalın kafataslarına sahip olabileceğini de sav etti.
Bu bahiste şirket, “2011 yılında, Dünya Sıhhat Örgütü akıllı telefon radyasyonunu ‘insanlar için muhtemel kanserojen’ olarak sınıflandırdı ve bir dizi uzun vadeli çalışma tam etkiyi tespit etmeye odaklandı. 2018 yılında yapılan bir araştırmanın akıllı telefon radyasyonunun hafıza performansını etkileyebileceğini öne sürmesinin akabinde, sözkonusu aygıtın öbür bilişsel alanlar üzerindeki tesiri konusunda da sorular gündeme geldi. Tesirlerin bilhassa çocuklar üzerinde şiddetli olduğuna inanılıyor. Daha az gelişmiş kafatasları daha incedir ve yetişkin beyinlerine nazaran üç kata kadar daha fazla radyasyon emer. Bunun hepimiz üzerindeki potansiyel tesiri göz önüne alındığında, Mindy kendisini ziyandan korumak için biraz daha kalın bir kafatası geliştirdi” sözlerini kullandı.
Pençeli eller. Fotoğraf: TotalFreeForwarding
İkinci göz kapağı seti
Gelecekte insanların bekleyebileceği öteki gelişmeler ortasında daha küçük bir beyin ve çok ışığa maruz kalmaktan korunmak için ikinci bir göz kapağı seti yer alıyor.
Toledo Üniversitesi’nden Kasun Ratnayake, TollFreeForwaring’e radikal evrimsel gelişimin insanların gözlerini korumak için bir “iç göz kapağı” geliştirebileceğini söyledi. Ratnayake, “İnsanlar çok ışığa maruz kalmayı önlemek için daha büyük bir iç göz kapağı geliştirebilir yahut göz merceği evrimsel olarak gelen mavi ışığı engelleyecek fakat yeşil, sarı yahut kırmızı üzere başka yüksek dalga uzunluklu ışıkları engellemeyecek formda geliştirilebilir” dedi.
İç göz kapağı: Fotoğraf: TotalFreeForwarding
İlk örnek değil
Mindy, geleceğimizin neye benzeyebileceğine dair birinci “ürkütücü” kestirim değil. 2019 yılında davranışsal fütürist William Higham, ofis çalışanlarının gelecekte nasıl görünebileceğini gösteren Emma adında gerçek boyutlu bir bebek yarattı.
Emma, işyerinde “radikal değişiklikler” yapılmadığı takdirde ofis çalışanlarının yirmi yıl içinde nasıl görüneceğini göstermek için yaratıldı. Sözkonusu bebek, uzun müddet ekrana bakmaktan kamburlaşmış bir sırtı ve kızarmış gözleri, hareketsiz hayat üslubunun bir sonucu olarak da çıkıntılı bir karna sahipti.
Higham o devirde şu ikazda bulunmuştu: “Çalışma hayatımızda daha fazla hareket etmek, masamızdaki duruşumuzu düzeltmek, nizamlı yürüyüş molaları vermek ya da iş yeri sistemimizi uygunlaştırmayı düşünmek üzere radikal değişiklikler yapmazsak, ofislerimiz bizi hasta edecek.”
