19-26 Aralık 1978’de Maraş’ta gerçekleşen katliamda hayatını yitirenler Samsun’da anıldı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Samsun Şubesi’nin düzenlediği anmaya CHP Samsun Milletvekilleri Kemal Zeybek ile Neslihan Hancıoğlu, Atakum Belediye Lideri Cemil Deveci, Samsun Emek ve Demokrasi Güçleri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Anmada açıklamaya yapan Şube Lideri Cem Sultan Ermiş, “Bizler Maraş’ta eşine “Beni sen öldür, onların eline bırakma” diyen Ümmühan Doğan’ı, parçalandıktan sonra kazana atılıp, yakılan 14 yaşındaki Ali Tıraş’ı, karnında 8 aylık bebeğiyle katledilen Esma Suna’yı, kendi düğün gününde öldürülen Mehmet Ali’yi, Sivas’a türküleri ve semahlarından diğer bir şey götürmedikleri halde yakılarak katledilen otuz üç canımızı, Ankara’da barış istedikleri için katledilen canları da, katledenleri de, bu katliamlara seyirci kalanları da unutmadık. Katliamlardan hesap sormak yerine katilleri aklayanları ve saklayanları da unutmadık” diye konuştu.
Açıklama ise şöyle:
19 Aralık 1978 günü başlayıp tam bir hafta süren ve insanlık tarihinin en kara günlerinden biri olarak tarihe geçen Maraş Katliamının 44.yılında katledilen canlarımızı bir defa daha anıyor ve anıları önünde hürmet ile eğiliyoruz. Resmi sayılara nazaran 120, gerçekte ise çok daha fazla insanın vahim formüllerle katledildiği yüzlerce insanın yaralandığı, binlerce insanın toprağını terk etmek zorunda kaldığı Maraş katliamı bir Alevi Katliamıdır ve hala “TÜRKİYE’NİN KARA KUTUSU” olma özelliğini korumaktadır. Maraş Katliamının üzerinden 44 yıl geçti. Yaşanan bu katliam, kolay bir “Alevi-Sünni” düşmanlığı ile açıklanamayacak kadar önemli nedenleri ve derin sonuçları olan bir katliamdır. Maraş Katliamı noktasına, virgülüne kadar hesaplanmış, planlı ve örgütlü bir ataktı. Katliamın her bir evresi ve muhtemel sonuçları en ince detaylarına kadar hesaplanmış ve özel harp dairesi ile devlet içinde yuvalanmış çetelerin şahsen rol oynadığı bir katliamdır. 7- 8 gün süren katliam mühletince devlet hiçbir müdahalede bulunmamış ve adeta birçok kanunî ve yasa dışı üniteleri ile katliama katkı sunmuştur.
Bütün bunlara karşın 44 yıl boyunca katliamın gerisindeki güçler ve katliam sırasında şahsen rol oynayan kurum ve tetikçiler açığa çıkarılmamış ve katliam tüm tarafları ile aydınlatılmamıştır. Bilakis birçok sorumlu ve tetikçiye devlet kademelerinde çeşitli misyonlar verilmiş yahut siyasette yükselip, milletvekili yapılarak ödüllendirilmişlerdir. Maraş Katliamı, bugünkü Türkiye’nin yollarını döşeyen, yaşanılan her türlü sos yo-ekonomik, siyasal problemin tam da sonuçlarından biri olan tarihin en fecî katliamlarından birisidir. 12 Eylül 1980 Askeri Faşist cuntasının iş başına getirilmesi ve dolayısı ile 24 Ocak Ekonomik Kararlarının her hangi bir muhalefete takılmadan hayata geçirilmesi için planlanmış bir Alevi Katliamıdır. Dolayısı ile 12 Eylül’ün en değerli sonuçlarından biri olan bugünkü AKP iktidarının da dolaylı sebeplerinden birisi olmuştur. Maraş Katliamı milyonlarca insanı mağdur eden, binlerce insanın katledilmesine yol açan darbenin öncesinde planlanan bu katliam, yaşadığımız her derin toplumsal problemin varlığını borçlu olduğu toplumsal bir travmadır.
Maraş Katliamının sorumlularını bilerek ve isteyerek ortaya çıkarmayan devlet ve siyasal iktidarlar, Çorum, Sivas, Madımak, Gazi, Seyahat, Suruç, Roboski, Cezaevleri, Soma, Amasra ve ismini sayamadığımız binlerce katliam ve cinayetin işlenmesine de yürek vermiştir. Bu saydığımız hiçbir katliamla, faili meçhul cinayetlerle, siyasi suikastlarla hesaplaşılmamıştır. Gelinen etapta da siyasal iktidarın bu türlü bir niyeti de yoktur. Hakkını arayanlara ve adalet isteyenlere yönelik, yok etme ve öldürme dileğinin, insanlık dışı bir hırsla devam ettiği topraklarda yaşıyoruz.
Biz Aleviler olarak, Laik, demokratik, özgür bir ülkede herkesin eşit haklarla, eşit şartlarda, barış içinde, birlikte, bir ortada yaşama iradesinden ve inadından vazgeçmeyeceğiz. Bizler; demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün, adaletin yeşermesini istediğimiz bu coğrafyada katliamlarla yüzleşmenin kural olduğunu düşünüyoruz. Türkiye Halkları ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti geçmişiyle, tarihiyle, katliamlarla yüzleşmek zorundadır. Bu yüzleşme gerçekleşmeden bu ülkeye demokrasi asla gelmeyecektir. Demokrasinin olmadığı bir yerde, barıştan, özgürlüklerden ve en değerlisi ömür hakkından ve hatta ekmek ve aştan bahsetmek te mümkün olmayacaktır.
Bizler Maraş’ta eşine “Beni sen öldür, onların eline bırakma” diyen Ümmühan Doğan’ı, parçalandıktan sonra kazana atılıp, yakılan 14 yaşındaki Ali Tıraş’ı, karnında 8 aylık bebeğiyle katledilen Esma Suna’yı, kendi düğün gününde öldürülen Mehmet Ali’yi, Sivas’a türküleri ve semahlarından öbür bir şey götürmedikleri halde yakılarak katledilen otuz üç canımızı, Ankara’da barış istedikleri için katledilen canları da, katledenleri de, bu katliamlara seyirci kalanları da unutmadık. Katliamlardan hesap sormak yerine katilleri aklayanları ve saklayanları da unutmadık.
Akıtılan epey kanın hesabı sorulana kadar, her alanda var olacağız. Bu ülkedeki farklı inanç ve kültürlere ara koymadan, ötekileştirmeden, bu kan gölüne çevrilmiş topraklara barış, eşitlik ve adalet gelene kadar uğraşımıza devam edeceğiz.
Laik ve Demokratik Türkiye’yi daima birlikte inşa edeceğiz.
Maraş Katliamını unutmadık, unutturmayacağız!
