Çocuk gelin kavramı çocuğa tecavüzü yasallaştırmak için uydurulmuş bir kavramdır.
Çocuk gelin yoktur, çocuğa tecavüz vardır.
Çocuklara tecavüzü din kisvesi altında savunan tarikat mensupları da tecavüzcülerin hatasına ortaktır.
Çocuğa tecavüz pedofilidir, sapıklıktır.
Değerli meslektaşımız, araştırmacı gazeteci Timur Soykan’ın, BirGün gazetesinde kaleme aldığı haberi bir skandalı daha gözler önüne serdi.
Bir tarikat pirinin, 6 yaşındaki kızını, 29 yaşındaki müridine “gelin” olarak vermesi ve anasınıfına gitmesi gereken bu kız çocuğunun yıllarca tecavüze uğraması, 13 yaşında nişan, 14 yaşında düğün yapılması Türkiye’yi ayağa kaldırması gereken çok ağır bir cürümdür.
6 yaşındaki çocuğu “eş” diye alan, ona cinsel gözle bakan, cinselliği oyun diye anlatan ve çocuğa tecavüz eden tarikat müridi, tıp hekimlerinin da söylediği üzere pedofilidir.
Peki 6 yaşındaki kızını “gelin” diye veren babaya, anneye ne demeli?
Onlar da bu suça ortaktır.
Bu “münferit” bir olaydır diye kapatılacak bir kabahat değildir.
“Bir kezden bir şey olmaz” diye üzeri kapatılacak bir olay değildir.
Bu olay tarikatlardan fışkıran birinci olay da değildir, son olay da olmayacaktır.
Ensar Vakfı’nda çocuklara tecavüz edildiği ortaya çıktığında, başı örtülü bayan bakanın “bir kereden bir şey olmaz” demesi, AK Parti milletvekillerinin bu olayın araştırılması için verilen önerge karşısında duvar üzere dizilmeleri ve ret kararı çıkınca birbirlerini kutlamaları bellekler de tazedir.
Aynı halde, devrin Adalet Bakanı’nın, cezaevlerinde çocuğa tecavüzden yatanların “tecavüz ettikleri kız çocuklarla evlenmeleri halinde” hür kalabilmeleri için yasa teşebbüsünde bulunduğu da şimdi unutulmuş değildir.
Mahkemede kendisine tecavüz eden adamı görünce kalp krizi geçirip ölen kız çocuğu da belleklere kazınmıştır.
Bir partinin Diyarbakır Vilayet Başkanı’nın, 16 yaşında erkek çocuğa tecavüz etmesine rağmen “çocuğun isteği olabilir” diyerek beraat etmesi de Türk yargısı ismine utanılması gereken bir karardır.
Tecavüzcülerin, uyduruk münasebetlerle, iktidarın bakanları tarafından korunması bir zihniyeti yansıtıyor. Tarikatları oy deposu olarak gören bu iktidar, tarikatlardaki çocuk ve bayan istismarları karşısında gerekeni yapmıyor, cılız açıklamalarla olayları örtbas etmeye çalışıyor.
Tarikatlardaki bayan ve çocuk istismarının ayyuka çıkmasında iktidarın bu yapıları desteklenmesinin hissesi büyüktür.
Tarikatların ortak tarafı; laik cumhuriyete ve kadın-erkek eşitliğine karşı oluşlarıdır.
Tarikatlar, dini istismar ederek, bayan ve çocukları mülkleri olarak gören, bayanların okumasına, meslek sahibi olmasına karşı çıkan, onları her türlü sömüren yapılar değil tıpkı vakitte laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp yerine İran’ın Sunni versiyonu yahut Afganistan’daki Taliban üzere din devleti kurmak isteyen siyasi örgütlerdir.
Din ve dince kutsal sayılan pahalar üzerinden siyaset yapan AK Parti iktidarının tarikatlara verdiği takviye bu yapıları her türlü istismarda, ticarette ve siyasette güçlendirmiştir.
O kadar ki AK Parti iktidarı bir vakitler övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nden tarikatların isteği üzerine bir gecede, bir imza ile çıkmıştır.
Bu son olayda da günler sonra, ilgili bakanlığın “davaya müdahil olacağız” açıklaması kamuoyunda oluşan baskının sonucudur.
Keza AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “haberleri yakından izliyoruz” açıklaması da yasak savma cinsinden bir açıklamadır.
İktidar bu sapkınlıkları önlemekle vazifelidir. Geçiştirmek misyon ihmalidir.
Atatürk tarikatları, tekke ve zaviyeleri bugün yaşadığımız meseleleri evvelce gördüğü için kapatmıştır.
Bu yapıları kapatan yasa yürürlüktedir.
Açık olmaları zati yasaya da Anayasa’ya da terstir, cürümdür.
Kapatılmaları gerekir.
